Sohbet Girişi

Türkiye Burada Sohbet Ediyor

kullanıcı
şifre
* Şifreniz yoksa boş bırakabilirsiniz.
FARKLI SÜRÜM Mirc İndir
play store app store

Berat kandilinde yapılacaklar

Berat kandilinde yapılacaklar

Berat kandilinde yapılacak ibadetler okunacak dualar

Müslümanlar için en önemli günlerin arasında yer alan kandil günlerini ibadetlerle geçirmek isteyenler Berat kandili ne zaman olacak? Nasıl namaz kılmalıyım? Nasıl dua etmeliyim sorusunu soruyor. Bu haberimizde aklınıza takılan pek çok sorunun yanıtını bulabilirsiniz. Berat gecesinin faziletini ayetlerle aktardığımız haberde Berat gecesi affedilmeyeceklere de değindik….

BERAAT KANDİLİ 2017 YILINDA MÜBAREK OLSUN.

Beraat Kandili en önemli gecelerden biridir. Bu sene Beraat Kandili 10 Mayıs 2017 çarşamba gününe denk geliyor. Beraat Kandili’nden iki hafta sonra yani 27 Mayıs cumartesi günü ise ramazan ayı başlıyor. İlk oruca 26 Mayıs cuma gecesi kalkılacak ve cumartesi günü ilk oruç tutulacak..

BERAT GECESİ VE GÜNÜ

Allâh-u Te‛âlâ bu gecenin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:

حٰمٓ وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنْذِرِينَ فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ أَمْرًا مِنْ عِنْدِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Hâ! Mîm! O (hidâyet yollarını) iyice açıklayıcı Kitâb (olan Kur’ân)a yemin olsun! Muhakkak Biz onu (bereketi bol olan) mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz Biz dâima (kullarımızı önlerindeki tehlikelerden) uyarıcılar olduk. Her hikmetli iş onda ayrılır.

Katımızdan pek önemli bir iş olarak (ki, o geceden, bir daha seneki benzeri geceye kadar meydana gelecek ecellerin kesimi, hacca gideceklerin yazımı, zelzeleler, yıldırımlar ve harplerin kaydı ve bunlarla ilgili nüshalamanın başlaması bu önemli işimizin örneklerindendir)! Şüphesiz ki Biz dâima (kullarımıza elçiler) göndericiler olduk!
Senin Rabbinden (kullarına) büyük bir rahmet olsun için! Şüphesiz ki O (tüm işitilenleri hakkıyla duyan) Semî‛ de, (yaratıkların tüm halleri dâhil olmak üzere bütün malumatı çok iyi bilen) Alîm de ancak O’dur!”
(Duhân Sûresi:1-6)

Beydâvî, Nesefî, Hâzin ve Âlûsî (Rahimehumullâh) gibi birçok mûteber müfessirin beyânı vechile; bu âyet-i kerîmelerde geçen mübârek geceden maksat; bazı müfessirlere göre kadir gecesi ise de, ‛Ikrime (Radıyallâhu Anh) ile müfessirlerden bir cemaate göre Beraat gecesidir.

Ebu’d-Duhâ (Radıyallâhu Anh)’ın beyânına göre Allâh-u Te‛âlâ şa‛bânın yarı gecesinde kaza ve kaderleri takdir eder, kadir gecesinde ise bu hükümlerin yazılı bulunduğu nüshaları erbâbı olan meleklere teslim eder.

Zemahşerî (Rahimehullâh)’ın beyânına göre bir senelik hâdiselerin Levh-i Mahfûz’dan istinsâhı (kopyalanması)na Beraat gecesi başlanır, kadir gecesi bitirilir ve bu dosyalar dört meleğe tevdî edilir (ısmarlanır).

Bu nüshalar şunlardır:

1) Rızıklarla ilgili nüsha Mîkâîl (Aleyhisselâm)a,
2) Harplerle ilgili dosya Cebrâîl (Aleyhisselâm)a,
3) Zelzeleler, yıldırımlar ve yer çöküntüleriyle ilgili, bir de kulların amellerini zapt eden evrak birinci kat semânın görevlisi olan İsmâ‛îl isimli büyük bir meleğe,
4) Hastalıklar ve ölümlerle ilgili kayıtlar da ölüm meleğine teslim edilir.

Beyhakî (Rahimehullâh)’ın beyânına göre kadir gecesi bir dahaki seneye kadar Kur’ân-ı Kerîm’den inzal edilecek (indirilecek) olan sûre ve âyetler takdir edilir. Beraat gecesi ise yeryüzünün yönetimiyle ilgili meleklerin takip ettiği diğer işler vuzûha kavuşturulur.

Dolayısıyla: “Her hikmetli ve önemli iş, tarafımızdan pek önemli bir iş olarak o gece ayrılır” kavl-i şerîfinde geçen: “Her muhkem iş” tâbiri, kadir gecesiyle ilgili olarak: “Kur’ân’ın cüzleri, sûre ve âyetleriyle alâkalı her önemli konu” diye tefsir edilir.

Beraat gecesi hakkında ise: “Kulların rızıkları ve ecelleri gibi önemli meseleleri” şeklinde izah edilir.
(Beyhakî, Şu‛abü’l-îmân, 5/253)

Bu yüzden ulemâ: “Recebin fazileti ilk gecesinden dolayı ilk onunda, şa‛bânın fazileti yarı gecesinden dolayı ortasında, ramazanın fazileti ise kadir gecesinden dolayı son onundadır” demişlerdir.
(Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:42)

Âişe (Radıyallâhu Anhâ) Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu anlatmıştır: ‘Ey Humeyrâ! Bilmez misin ki bu gece şa‛bânın yarı gecesidir. Bu gecede Kelb kabîlesinin koyunlarının kılları kadar Allâh’ın (cehennemden) âzatlıları vardır’ buyurdu.

Ben de kendisine: ‘Kelb kabilesinin koyunlarının tüylerinin durumu nedir (ki ondan bahsettiniz)?’ diye sorunca: ‘Araplar içinde onlardan fazla sürüye sahip olan bir kabile yoktur. Ancak ben (affolunacaklar arasında) altı kişiden bahsetmiyorum ki bunlar; içki içmeye devam eden, ana babasına isyan eden, zinâya ısrar eden, sıla-ı rahimi kesen, heykel tasvir eden ve söz gezdirendir’ buyurdu.

O zaman ben: ‘Yâ Rasûlallah! Sizin bu gece secdenizde bir duada bulunduğunuzu işittim ki, bu zamana kadar bu duayı yaptığınızı hiç işitmemiştim. Secdede diyordunuz ki:

‘Azâbından affına sığınıyorum, gazâbından rızana sığınıyorum, Senden Sana sığınıyorum. Zât’ın yüce olmakta dâim oldu. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem, Sen Kendini övdüğün gibisin’ deyince: ‘Sen bunu belledin mi?’ diye sordular.

Ben: ‘Evet’ deyince: ‘Bunları iyi öğren ve öğret. Çünkü Cibrîl (Aleyhisselâm) bana bunları secdede tekrar tekrar söylememi emretti’ buyurdular.

İşte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) böylece sabah vaktine kadar ayakta ve oturarak namaza devam etti. Sabah olduğunda iki ayağı da iyice şişmişti.

Ben onları ovuştururken: ‘Anam babam sana feda olsun! Kendinize çok zahmet verdiniz, Allâh-u Te‛âlâ sizin geçmiş ve gelecek günahlarınızı bağışlamamış mıydı?! Şöyle yapmamış mıydı?! Böyle yapmamış mıydı?!’ diye sayınca: ‘Ey Âişe! (Madem ki O bana bu kadar lütuflarda bulundu) şimdi ben çok şükreden bir kul olmalı değil miyim?! Bu gecede neler olduğunu bilir misin?!’ buyurdu.

Ben: ‘Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu gecede neler var?” dediğimde: ‘Âdem oğullarından bu sene doğacakların tamamı bu gece yazılır. Âdem oğullarından bu sene öleceklerin tümü bu gece kaydedilir, amelleri bu gece yükseltilir, rızıkları da bu gece indirilir’ buyurdu.

Bu sefer ben: ‘Yâ Rasûlullâh ! Allâh’ın rahmeti olmadan kimse cennete giremez mi?’ dediğimde: ‘Allâh’ın rahmeti olmadan kimse cennete giremez’ buyurdu.

Tekrar ben: ‘Siz de mi yâ Rasûlullâh!?’ deyince, mübârek elini başının üstüne koyarak üç kere: ‘Allâh rahmeti ile beni kuşatmazsa ben de giremem’ buyurdular.”
(Beyhakî, Fadâilü’l-evkāt, no:26-29, sh:126-132; Şu‛abü’l-îmân, no:3556-3557, 5/362-365; Münzirî, et-Terğîb, no:1546, 2/124; Süyûtî, ed-Dürru’l- Mensûr, 13/257-260)

Bu mübarek gece, ibadetle ihya edenlere cennetin vacip olduğu beş geceden biridir, nitekim Mu‛âz ibni Cebel (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Beş geceyi (ibâdetle geçirerek) ihya edene cennet vacip olur. (Bunlar da) terviye (zülhiccenin sekizinci) gecesi, arefe (zülhiccenin dokuzuncu) gecesi, nahr (zülhıccenin onuncu) gecesi (olan Kurban bayramı gecesi), fıtr (ramazan bayramı) gecesi, bir de şa‛banın yarı (Beraat) gecesidir.”
(İsmâ‛îl Hakkî, Rûhu’l-beyan, 8/403)

Bu mübarek gece, duaların reddedilmediği beş geceden biridir. Nitekim Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Beş gece vardır ki, onlarda (şartlarına uygun olarak yapılan) dua reddolunmaz, bunlar da recebin ilk gecesi, şa‛bânın yarı gecesi, cuma gecesi, ramazan bayramı gecesi ve kurban bayramı gecesidir.”
(İbni Asâkir, Târîhu Dimeşk, 10/408; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, no:2975 2/196; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3440, 5/288; Abdürrezzâk, el-Musannef, no:7927, 4/317)

BERAT GECESİ AMELLERİ

1) Bu mübarek geceyi ibadetle geçirmek herkesin kalbinin öleceği yani telaştan kelime-i şehâdet okumayı bile unutacağı günde insanın imanını kurtarmasına vesile olur.
Nitekim ‛Amr ibni Osman ibni Kesîr ibni Dînar (Radıyallâhu Anhüm)’dan rivayete göre Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim şa‛bânın yarı (on beşinci) gecesi ile iki bayram gecelerini (ibadette) kıyamla geçirirse, kalplerin öldüğü günde onun kalbi ölmez.”

(Ahmed ibni Hicâzî, Tuhfetü’l-ihvan, sh:51; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 1/143; Ali el-Muttakî, Kenzü’l-ummâl, no:24107, 8/548)

Hadîs-i şerifte geçen “Kıyam” tabirinden, lügat anlamındaki “Ayakta durma” manası kastedilmemiş, ancak ibadet ve taatta geçirme mefhumu murat edilmiştir.
“Kalbi ölmez” ifade-i nevebiyyesine, ulemâ birkaç türlü mana vermiştir.

a) Başka bir hadîs-i şerifte dünya ehlinden “Ölüler” diye bahsedilmesinden yola çıkanlar buraya: “Dünya sevgisiyle kalbi ölmez, bu yüzden hiçbir şey onu âhireti kazanmaya çalışmaktan engelleyemez” manası vermişlerdir.

b) Bazısı ise: “Ne canı çıkarken, ne kabirde, ne de kıyâmette kalbi şaşkınlığa düşüp de imanını kaybetmez” demişlerdir.

Hadîs-i şeriflerde geçen “İhyâ” ve “Kıyam” tabirlerinin ne şekilde yerine getirileceği hususunda âlimler birkaç vecih açıklamışlardır:

a) Kıyamın en üstün şekli namazla olur ki, bu gece kılınacak yüz rekatlık “Salâtü’l-hayr” bunun en üstün şeklini teşkil etmektedir ki bu namaz, bu geceyle alakalı namazlar bahsinde açıklanacaktır.

b) Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ki, özellikle Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in her gece okuduğu veya teşvik buyurduğu sûreler okunarak bu gece en mükemmel bir şekilde ihya edilebilir ki bunlar Secde Sûresi, Mülk Sûresi, Yâsîn-i Şerîf, Vâkı‛a Sûresi ve Duhan Sûresi’dir ki bu sûre bu gecenin faziletinden bahsettiği için bu gece okunması çok münasiptir, hadîs-i şerifte bu sûreyi bir gece içinde okuyana yetmiş bin meleğin istiğfar edeceği ve sabaha mağfûren yani affedilmiş halde çıkacağı bildirilmiştir. Ayrıca en azından Haşr Sûresi’nin sonu yani Lev enzelnâ ve Bakara Sûresi’nin sonu yani Âmenerrasûlü asla ihmal edilmemelidir.

2) Bu gece namaz kılmak en faziletli amellerdendir. Bu gece kılınacak namazların en mühimi Ali (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen 100 rekatlık namazdır. Nitekim Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Her kim şa‛bânın yarı (on beşinci) gecesinde yüz rekat kılar, her rekatta bir Fâtiha ve on İhlâs okursa, ey Ali hangi bir kul bu namazları kılarsa Allâh-u Te‛âlâ onun için o gece istediği her hâceti (isteği) yerine getirir.” Bunun üzerine: “Yâ Rasûlullâh! Eğer Allâh-u Te‛âlâ onu şakî (imansız ölecek bir bedbaht olarak) yazdıysa, sa‛îd (imanlı ölecek bahtiyar) kuluna çevirir mi?” diye sorulunca: “Ey Ali! Beni hakla gönderen Allâh-u Te‛âlâ’ya yemin ederim ki Levh-i Mahfûz’da: ‘Felan oğlu felan şakî olarak yaratıldı ama Allâh-u Te‛âlâ bu hükmü sildi ve onu sa‛îde döndürdü’ diye yazılmıştır” buyurdu.

(Demek ki ezelî ilimde onun tevbe edeceği bilindiğinden, muallak kazâda yazılan şekâvet silinip, mübrem karardaki saadet hükmü yerini bulur.)
Allâh-u Te‛âlâ bu (namazı kılan) kuluna yetmiş bin melek gönderir ki bir dahaki sene başına kadar onun sevaplarını yazarlar, günahlarını silerler ve derecelerini yükseltirler. Allâh-u Te‛âlâ ‛Adn cennetlerine yedi yüz yetmiş bin melek gönderir. O melekler onun için şehirler ve köşkler bina ederler, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, ağaçlar dikerler.

Bu cennetlerin bir benzeri, kullardan hiçbirinin kalbinden bile geçemez ki her bir cennette size tarifte bulunduğum şehirler, köşkler ve ağaçlar doludur. Eğer bu kişi bir dahaki seneye kadar ölürse şehit olarak ölür.

Allâh-u Te‛âlâ ona o gece okuduğu İhlâs Sûresi’nin her bir harfine mukābil yetmiş bin hûrî verir ki her bir hûrînin bir erkek, bir de dişi hizmetçisi bulunur. Ayrıca ona yetmiş bin ğılman, yetmiş bin vildan (genç köleler, hizmetçiler), yetmiş bin kethudâ (ciddî iş takipçisi) ve yetmiş bin hâcib (kapıcı) verir. O gece İhlâs okuyan herkese, yetmiş şehit sevâbı yazılır. Daha önce kıldığı ve daha sonra kılacağı tüm namazlar kabûl edilir.

Anne babası cehennemde bile olsalar onlara dua ederse onlar da (sağlıklarında) Allâh-u Te‛âlâ’ya hiçbir şeyi şirk koşmamışlarsa, Allâh-u Te‛âlâ onları cehennemden çıkarır da böylece onlar cennete girerler.

Beni hak peygamber gönderen Allâh-u Te‛âlâ’ya yemin ederim ki bu kişi cennetteki makamını Allâh-u Te‛âlâ’nın yarattığı şekliyle görmedikçe yahut ona gösterilmedikçe dünyadan çıkmaz.
Beni hak peygamber gönderene kasem olsun ki Allâh-u Te‛âlâ gece ve gündüzün yirmi dört saatinin her bir saatinde ona yetmiş bin melek gönderir ki ona selam verirler, onunla musâfaha ederler ve Sûr’a üfürülünceye kadar ona dua ederler. Kıyâmet günü en kıymetli ebrar meleklerle haşr olur.

Allâh-u Te‛âlâ yazıcı meleklere: ‘Üzerinden sene geçinceye kadar bu kuluma hiçbir günah yazmayın ve onun için sevaplar yazın’ diye emir buyurur.

Her kim namazı ve âhiret yurdunu niyet ederek bu namazı kılarsa, Allâh-u Te‛âlâ ona o gece kendi katından büyük bir nasip verir.

Allâh-u Te‛âlâ ona rüyasında otuzu kendisini cennetle müjdeleyen, otuzu ona cehennem azâbından eman veren, otuzu onu hata yapmasın diye koruyan, onu da (ondan dünyanın belalarını uzaklaştıran ve) kendisine düşmanlık edenlere tuzak kuran (ve ondan şeytanın hilelerini uzaklaştıran) yüz melek göndermedikçe dünyadan çıkmaz.”

(Ğazâlî, İhyâü ulûmi’d-dîn, 1/203; Zebîdî, İthâfü’s sâde, 3/425; Abdülkādir el-Geylanî, el-Ğunye, 1/348-349; İsmâ‛îl Hakkî, Rûhu’l-beyan, 8/403; Muhammed Hakkî, Hazînetü’l-esrâr, sh:68)

İmâm-ı Ğazâlî ve Abdülkādir el-Geylânî (Rahimehumellâh)’ın beyanlarına göre bu namaz rivayet edilen faziletli namazlardandır. Selef-i sâlihîn bu namazı kılar ve buna: “Salâtü-l hayr (hayır namazı)” ismini verirlerdi ve çoğu kere bu namazı cemaatle kılarlardı.

Hasen-i Basrî (Radıyallâhu Anh)’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından otuz tanesi bana: ‘Bu gece bu namazı kılana Allâh-u Te‛âlâ yetmiş kere nazar (tecellî) buyurur ve her bir nazarıyla yetmiş hâcetini görür ki bunların en ufağı günahlarının bağışlanmasıdır’ diye anlattılar.” (Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtü’l-kulûb, 1/62)
Kişi dilerse on rekatta yüz İhlâs’la da bu namazı kılabilir.

Zebîdî (Rahimehullâh)’ın beyânı vechile; bu namazdan maksat İhlâs-ı Şerîf’in bin kere okunmasıdır ki bu şekilde eda edilse de yeterli olur. Zünnûn-u Mısrî Hazretleri’nden rivayet olunduğuna göre: “Beraat gecesi her kim on iki rekat kılar da, Fâtiha’dan sonra elli kere İhlas Sûresi okursa yüz rekatın sevabını alır.” (Muhammed ibni Hatîrüddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:58-59)

Buna gücü yetmeyenler yine Ali ibni Ebî Tâlib (Radıyallâhu Anh)’dan nakledilen şu namazı mutlaka kılsınlar ki, kendisi şöyle anlatmıştır:
“Şa‛bânın yarı gecesi Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in kalkıp on dört rekat namaz kıldığını gördüm. Namazdan sonra oturup on dört kere Fâtiha, on dört kere Felak, on dört kere Nas Sûrelerini, bir kere de Tevbe Sûresi’nin son iki âyet-i kerîmesini:

لَقَدْ جَائَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَحِيمٌ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُ لَا إِلٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

(Ey insanlar!) Andolsun ki elbette muhakkak size (meleklerden ve cinlerden değil de, anlaşıp uymanız kolay olsun diye) kendi nefislerinizden (sizin gibi bir beşer) olan pek değerli bir Rasûl gelmiştir ki, sıkıntıya uğramanız ona çok ağırdır, siz(in iman etmenize ve tüm işlerinizin yoluna girmesin)e karşı harîstir (çok düşkündür) ve inananlara karşı çok esirgeyicidir, pek merhametlidir (acıyıcıdır)! (Habîbim! Sen kendileri hakkında bu kadar büyük bir nimetken) eğer (hâlâ) onlar (sana iman etmekten) yüz çevirirlerse, sen: ‘(Sizin inkâr ve eziyetlerinize karşı) bana kâfî gelecek (yetecek) ancak Allâh’tır! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Ben (O’ndan gayri kimseye umut bağlamam ve kimseden korkmam, zira ben) ancak O’na tevekkül ettim. O (azametini Allâh-u Te’âlâ’dan başka kimsenin bilemeyeceği kadar) çok büyük olan Arş’ın Rabbi de ancak O’dur!’ de’ (Tevbe Sûresi:128-129) âyet-i kerîmelerini okudu.

Okumasını bitirince kendisine, yaptığını gördüğüm amelinden sordum, bunun üzerine Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Her kim benim yaptığımı yaparsa, kendisi için yirmi makbul hac ve yirmi sene makbul oruç sevâbı verilir. Eğer o gün oruca niyet sabahlarsa, geçmiş ve gelecek birer sene olmak üzere iki senenin orucu gibi olur’ buyurdular.”

(Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3559, 5/366; Cûzekānî, Süyûtî, el-Le’âli’l-masnû‛a, 2/60; ed-Dürrü’l-Mensûr, 13/ 260-261; Zebîdî, İthâfü’s-sâdeti’l-müttakîn, 3/426)

Farkındaysanız bu namazda okunacak sûreler tayin edilmemiştir, yüz rekatı kılamayan bâri bu 14 rekatı kılsın, peşine okunacakları okusun, 100 rekatı kılanlar da 14 rekatı bitirdiklerinde bu okunacakları okuyarak bu faziletleri kazansınlar, sonra 100 rekata devam etsinler. Bunu da yapamayanlar bâri her rekatta 10 İhlâs okuyarak 12 rekat kılsınlar, böyle kılanların da ömrüne bereket verilir, günahları mağfiret olunur.

4) Bu mübarek gecede mutlaka şu vazifeyi yapalım; 6 rekat kılıp, 3 Yâsin-i Şerîf okuyup, peşine vârid olan mühim bir duayı da 10 kere okuyalım.

Akşamdan sonra kılınacak bu namaz yatsıdan sonra da kılınabilir. 10 kere okunacak duayı Arapça bilmeyen Türkçe manasıyla da okuyabilir. İmâm-ı Zebîdî ve Şeyh Ahmed Dîrebî gibi birçok âlim ve fâzıl meşâyıh (Kaddesallâhu Esrârahüm) hazarâtı bu gecenin ihyâsı hakkında şu beyanda bulunmuşlardır: Allâh dostları içerisinde halefin seleften tevârüs (verâset yoluyla nakl)ettiğine göre;

Her kim Beraat gecesi şu sayılanları yaparsa, o gece yaptığı bütün istekler kendisine verilerek murâdı hâsıl olur:
a) Akşam namazından sonra her rekatta bir Fâtiha ve altı İhlas Sûresi okuyarak altı rekat kılar,
b) Her iki rekatın selâmından sonra birer Yâsîn-i Şerîf okur,
Birincisinde ömrüne berekete niyet eder.
İkincisinde rızkına bereket ve belâları def etmeye niyet eder.
Üçüncüsünde ise insanlardan istiğnâ (muhtaç olmama) ve husn-ü hâtime (imanla biten güzel bir sona erişme)ye niyet eder.
c) En sonunda “Beraat gecesi duası” diye meşhur olan şu duayı on kere okur.

“إِلٰهِى جُودُكَ دَلَّنِى عَلَيْكَ وَإِحْسَانُكَ أَوْصَلَنِى اِلَيْكَ وَكَرَمُكَ قَرَّبَنِى لَدَيْكَ أَشْكُو إِلَيْكَ مَا لاَ يَخْفَى عَلَيْكَ وَأَسْأَلُكَ مَا لاَ يَعْسُرُ عَلَيْكَ إِذْ عِلْمُكَ بِحَالِى يَكْفِى عَنْ سُؤَالِى يَا مُفَرِّجُ عَنْ كَرْبِ الْمَكْرُوبِينَ فَرِّجْ عَنِّى مَا أَنَا فِيهِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ سُبْحَانَكَ إِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّ وَكَذَلِكَ نُنْجِى الْمُؤْمِنِينَ اَللَّهُمَّ يَا ذَا الْمَنِّ وَلاَ يُمَنُّ عَلَيْهِ يَا ذَا الْجَلاَلِ وَاْلإِكْرَامِ وَيَا ذَا الطَّوْلِ وَاْلإِنْعَامِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ ظَهْرُ اللاَّجِينَ وَجَارُ الْمُسْتَجِيرِينَ وَمَأْمَنُ الْخَائِفِينَ اَللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ كَتَبْتَنِى عِنْدَكَ فِى أُمِّ الْكِتَابِ شَقِيًّا أَوْ مَحْرُومًا أَوْ مَطْرُودًا أَوْ مُقْتَرًا عَلَيَّ فِى الرِّزْقِ فَامْحُ اللَّهُمَّ بِفَضْلِكَ شَقَاوَتِى وَحِرْمَانِى وَطَرْدِى وَإِقْتَارَ رِزْقِى وَأَثْبِتْنِى عِنْدَكَ فِى أُمِّ الْكِتَابِ سَعِيدًا مَرْزُوقًا مُوَفَّقًا لِلْخَيْرَاتِ فَإِنَّكَ قُلْتَ وَقَوْلُكَ الْحَقُّ فِى كِتَابِكَ الْمُنْـزَلِ عَلَى لِسَانِ نَبِيِّكَ الْمُرْسَلِ: “يَمْحُو اللّٰهُ مَا يَشَاءُ وَيُثْبِتُ وَعِنْدَهُ أُمُّ الْكِتَابِ” إِلَهِى بِالتَّجَلِّى اْلأَعْظَمِ فِى لَيْلَةِ النِّصْفِ مِنْ شَهْرِ شَعْبَانَ الْمُكَرَّمِ الَّتِى يُفْرَقُ فِيهَا كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ وَيُبْرَمُ أَنْ تَكْشِفَ عَنَّا مِنَ الْبَلاَءِ مَا نَعْلَمُ وَمَا لاَ نَعْلَمُ وَمَا أَنْتَ بِهِ أَعْلَمُ إِنَّكَ أَنْتَ اْلأَعَزُّ اْلأَكْرَمُ وَصَلَّى اللّٰهُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ النَّبِيِّ اْلأُمِّيِّ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلَّمَ. آمِينَ!”

“Ey İlâh’ım! Sana başvurma yolunu bana cömertliğin gösterdi. Senin huzuruna beni iyiliğin ulaştırdı. Senin nezdine beni keremin yaklaştırdı. Sana gizli kalmayan sıkıntılarımı ancak Sana şikayet ediyor ve Senden, Sana zor gelmeyecek şeyler istiyorum. Zaten Senin, benim durumumu bilmen, istememe de hâcet bırakmıyor. Ey sıkıntılıların derdini açan Zat! İçinde bulunduğum sıkıntıları benden gider. Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten de ben, zalimlerden oldum.

“Biz onun duasını kabul ettik ve kendisini gamdan kederden kurtardık. İşte müminleri de böyle kurtarırız” (şeklinde Yûnus (Aleyhisselam)’a bahşettiğin müjdeye beni de nail et).

Ey herkese iyilik eden, Kendisine ise iyilik edilemeyen Allah’ım! Ey celal ve ikram Sahibi! Ey lütuf ve in’âm Sahibi!

Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sen ki sığınanların desteği, eman dileyenlerin koruyucusu ve korkanların sığınağısın!

Ey Allah’ım! Eğer beni, nezdinde bulunan (Levh-i Mahfûz’dan ibaret) Ümmü’l-Kitâb’da, (kafir ölecek) bir bedbaht yahut mahrum veya kovulmuş ya da rızkı dar bir kimse olarak yazdıysan, fazl-u kereminle, bu şekavetimi, mahrumiyetimi, reddedilişimi ve rızkımın darlığını sil.

Beni, Ümmü’l-Kitâb’da (imanla ölecek) bir bahtiyar, rızkı bol ve hayırlara muvaffak bir kişi olarak kayda geçir. Çünkü Sen, buyruğu hak olan Bir Zat olarak, gönderdiğin peygamberinin lisanına indirdiğin kitabında.

Admin 242 okunma
Cevap bırakın

alt dalga
Aç / Kapat

Yayındaki Dj:   &   Çalan Parça:

Ses 50